ADNAN OKTAR'IN RÖPORTAJLARINDAN BÖLÜMLER


TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ TERÖRE KÖKLÜ ÇÖZÜM GETİRECEKTİR



FİKRİ MÜCADELE TERÖRÜ BİTİRİR

Giriş



İki bin bir yılının Eylül ayında Amerika Birleşik Devletleri'nin iki büyük kentine düzenlenen ve binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan saldırıların ardından tüm dünya 'terörizm' kavramını yeniden tartışmaya başladı. Çünkü bu saldırı, hiç beklenmedik bir zamanda, dünyanın tek süper gücü olarak kabul edilen çok güçlü bir ülkeye karşı ve hiç tahmin edilmeyen bir şekilde gerçekleşti. Saldırıyı takip eden günlerde, başta Amerika olmak üzere tüm dünyada büyük bir korku ve panik havası yaşandı. Ancak bu şok kısa sürede atlatıldı ve herkes "terörizmle nasıl mücadele etmeliyiz?" sorusunun cevabını aramaya başladı. Bunun sadece Amerika'ya yönelik bir tehdit olmadığı, her ülkenin aynı durumla karşı karşıya kalabileceği anlaşılmıştı. Artık hiçbir ülke "nasıl olsa bu saldırı bana karşı değildi!" diye düşünüp, terörizmle yapılan mücadeleden uzak duramazdı. İnsanlar gece yataklarında uyurken, evlerinde televizyon izlerken, sokakta yürürken, bir parkta çocuklarıyla dinlenirken ya da işyerlerinde çalışırken terörizmin karanlık yüzüyle karşılaşabileceklerinin farkına vardılar. Anladılar ki, teröristlerin amacı, toplum hayatını felç etmek, insanları sokağa çıkamaz, toplu taşıma araçlarına binemez, alışveriş yapamaz hale getirmek, kısaca bir korku toplumu oluşturmaktır.
Amerika saldırının şokunu atlatır atlatmaz, pek çok ülkenin desteğiyle güçlü bir koalisyon oluşturdu ve terörizme karşı dünya çapında bir mücadele başlattı.


Eylül saldırıları binlerce insanın hayatını kaybetmesine, pek çok insanın da yaralanmasına neden oldu.
Ancak yapılan mücadelenin askeri alanda kısıtlı kalmasının yeterli olmayacağı daha en başından biliniyor ve pek çok yetkili tarafından dile getiriliyordu. Peki terörizmle nasıl mücadele etmek gerekiyordu? Bu sorunun cevabını bulmak için, terörün kaynaklarını teşhis etmek gerekir. Bunun içinse, terörizmin tarihte ilk kez büyük bir güç haline geldiği 20. yüzyılı ele almak zorunludur.

20. yüzyıl şiddetin ve terörün yüzyılı oldu. Büyük savaşlar, bölgesel çatışmalar ve çeşitli terör olayları bu yüzyıla damgasını vurdu. Özellikle de 20. yüzyılın sonlarında şiddet araçlarının gelişimi, terörizmin çok daha geniş alanlarda etkili olmasını sağladı. Artık teröristler tek bir düğmeye basarak, yüzlerce masum kişiyi bir anda öldürebiliyor, ileri-teknoloji terörizmiyle ülkelerin ekonomisine milyonlarca dolarlık zarar verebiliyor, hiç ortaya çıkmadan perde arkasından dünya siyasetine yön verebiliyorlar. Dünyanın en büyük teknolojik gücü sayılan Amerika Birleşik Devletleri'nin Pentagon ve Dünya Ticaret Merkezi gibi iki hayati merkezine yapılan saldırı, terörizm karşısında hiçbir ülkenin 'ulaşılamaz' ve 'saldırılamaz' olmadığını da tüm açıklığıyla ortaya koydu. Bunun yanı sıra nükleer, biyolojik ya da kimyasal saldırı tehditleri de -eğer gereken önlemler alınmazsa- 21. yüzyılda terörizmin çok daha büyük bir güç haline gelebileceğini ve bir saldırıyla on binlerce insanı ortadan kaldırabileceğini göstermektedir.